Faiz Nedir?
“Faiz Nedir? Faizin anlamı; ekonomi biliminde iki temel bağlamda kullanılan bir terimdir. Birinci anlamda, faiz, bir borç anlaşmasının satışı sonucu elde edilen gelir oranını ifade eder. İkinci anlamda ise, üretim amaçlı girdi olarak kullanılan sermayenin gelir oranını temsil eder. Bu iki anlam, iktisadi açıdan birbirinden farklı gibi görünse de, iktisatçılar genellikle her iki durumu da kapsayan genel bir “faiz” kavramı altında ele alırlar.”
“Faiz oranları, iki temel kategoride incelenir: nominal ve reel. Nominal faiz oranı, genellikle bankalar gibi finansal kuruluşlar tarafından açıklanan orandır. Reel faiz oranı ise enflasyonun etkisini dikkate alarak düzeltilmiş faiz oranını ifade eder. Reel faiz oranı, nominal faiz oranı ile enflasyon oranının çıkarılmasıyla elde edilir. Bu sayede, paranın satın alma gücündeki değişim göz önüne alınarak faiz oranının gerçek değeri anlaşılabilir.”
Faiz Tarihçesi Nedir?
“Kredi, madeni paranın icadından binlerce yıl öncesine dayanan eski bir ekonomik uygulamadır. İlk kaydedilen kredi örneği, M.Ö. 3000’den kalma eski Sümer belgelerinde bulunur ve bu belgeler, tahıl ve metal ödünç verme pratiğini sistematik bir şekilde gösterir. Faiz kavramının tam olarak ne zaman ortaya çıktığı belirsiz olsa da, Sümer’deki erken kullanımı, M.Ö. 3000’de faizin bir kavram olarak kök saldığını göstermektedir. Tarihçiler, faizin modern anlamıyla, üretken amaçlar için hayvan veya tohum kiralanmasından türemiş olabileceğine inanmaktadır. Bazı görüşlere göre, satın alınan tohumların ve hayvanların kendi kendilerini yeniden üretebilme yetenekleri, faizi meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Ancak, tefeciliğe karşı eski Yahudi dini yasakları (נשך NeSheKh), farklı bir bakış açısını benimseyerek bu konuda özel düzenlemelere sahipti.”
“Bileşik faizin ilk yazılı kanıtı, M.Ö. 2400’lü yıllara kadar uzanmaktadır. Bu döneme ait belgeler, ekonomik ilişkilerin karmaşıklığına işaret ederek, kredi ve faiz konseptlerinin erken tarihli kullanımını göstermektedir.”
“Daha gelişmiş ve ticari bir ekonomiye sahip toplumlarda, faiz genellikle sermayenin etkin bir şekilde kullanılmasını teşvik etmek ve yatırımları desteklemek için önemli bir araç olarak görülür. Ancak, daha pastoral veya kabilevi toplumlarda, faizin kabul edilmemesi daha yaygındır. Bu farklılıklar, toplumların ekonomik yapısı, kültürel değerleri ve finansal sistemlerindeki çeşitlilikten kaynaklanabilir.”
“M.Ö. 2. binyılın başlarında, hayvan veya tahıl gibi kendiliğinden çoğalma özelliği olmayan varlıkların takası için kullanılan gümüş, Eşnunna Kanunları’nda belirtildiği üzere, özellikle çeyiz mevduatlarına yasal bir faiz oranı getirilmesiyle dikkat çekmektedir. Bu erken dönemde, faizin meşruiyeti üzerine kurallar oluşturulmuş ve bu tür ticaret uygulamalarında faizin kullanımına yasal bir çerçeve sağlanmıştır. Daha sonra, İslam toplumunda faizle ilgili kavram, riba olarak adlandırılmış ve günümüzde faiz almak olarak tercüme edilmektedir.”
“M.S. 325’te düzenlenen Birinci İznik Konsili, din adamlarının tefecilik yapmasını yasaklamış ve bu yasağı aylık yüzde 1’in üzerinde faizle borç verme olarak tanımlamıştır. Daha sonraki dönemde, dokuzuncu yüzyıl ekümenik konsilleri benzer düzenlemeleri dindarlara da uygulamıştır. Katolik Kilisesi’nin faize karşı muhalefeti, savunmanın dahi skolastikler döneminde sapkınlık olarak görüldüğü bir noktada sertleşmiştir. Kilisenin önde gelen ilahiyatçısı Aziz Thomas Aquinas, faiz almanın yanlış olduğunu çünkü bunun “çifte ücretlendirme” anlamına geldiğini, hem bir şeyin hem de o şeyin kullanımı için ayrı ayrı ücretlendirilmesi anlamına geldiğini savunmuştur.”
“Ortaçağ ekonomisinde, borçlar çoğunlukla zorunlulukların bir neticesi olarak gün yüzüne çıktı, örneğin kötü hasat veya bir işyerinde yangın gibi durumlar. Bu tür koşullarda faiz almak, ahlaki açıdan olumsuz bir davranış olarak kabul ediliyordu. Ayrıca, borç para verildiğinde herhangi bir mal üretilmediği ve bu nedenle demircilik veya çiftçilik gibi doğrudan fiziksel çıktısı olan diğer faaliyetlerden farklı olarak telafi edilemediği düşünüldüğü için, ahlaki açıdan şüpheli görülüyordu. Bu nedenle, Ortaçağ’da faiz, İslam medeniyetinde genellikle hor görülmüş ve neredeyse tüm akademisyenler, Kuran’ın faiz almayı açıkça yasakladığı konusunda hemfikir olmuşlardır.”
“Orta Çağ hukukçuları, faiz yasağını aşmak ve sorumlu borç vermeyi teşvik etmek amacıyla çeşitli finansal araçlar geliştirmişlerdir. Bu araçlardan biri olan “Contractum trinius” adlı yöntem, faiz yasağına tabi olan Orta Çağ toplumlarında kullanılan bir finansal düzenlemeydi. Bu düzenleme, üç ayrı sözleşmenin kombinasyonunu içeriyordu. İlk olarak, borçlu, bir mülkünü borç verene sattığını şeffaf bir şekilde bildirirdi. İkincisi, satışı takiben mülkü tekrar geri kiralar ve bu kira bedelini karşılardı. Son olarak, borçlu ve borç veren, bir kâr paylaşımı koşullarını imzalayarak borçlu mülkünü geri satın alır ve bu zaman içinde borç verene bir miktar ödeme yapar. Bu şekilde, formel olarak üç ayrı işlem gerçekleşirken, asıl amaç borç verenin faiz kazanmasını planlanıyordu.”
“Rönesans döneminde, insanların daha çok hareket kabiliyetine sahip olmaları ticaretin yükselmesini ve girişimcilerin yeni, kazançlı işler kurması için uygun koşulların ortaya çıkmasını oldukça kolaylaştırdı. Bu zaman aralığında ödünç alınan para, artık sadece tüketim için değil, aynı zamanda üretim için de kullanıldığından, faize duyulan bakış açısı önemli ölçüde değişti.”
Faiz Türleri Nedir?
Basit faiz
“Bir yatırımın basit faizi, yatırım dönemi zamanında sadece anaparasının getirdiği faiz oranını ifade eder. Basit faiz, aşağıdaki şu formülle hesaplanır:
Basit Faiz = Anapara * Faiz oranı * Süre
Bileşik faiz
“Bir yatırımın yatırım devri boyunca kazandığı faizin de yeni yatırım döneminde yatırıma tabi tutulması neticesinde elde edilen getiri, bileşik faizi temsil eder. Bileşik faiz, bir önceki dönemde kazanılan faizin de faiz kazanmasını ifade eder. Diğer bir deyişle, bu, yatırımın anaparası üzerinden hesaplanan faizin, yatırım dönemleri boyunca birikecek şekilde kazanılmasıdır.”
Birikmiş faiz
“Bir yatırımın yatırım dönemi içerisinde ödeme tarihine kadar toplanan faiz, bu zaman içinde birikmiş faizi temsil eder. Bu faiz, yatırımın başlangıcından bu yana ödeme tarihine kadar olan süre zarfında biriktirilir ve ödeme tarihinde ödenmesi beklenen faiz miktarını belirtir.”
Dönemsel faiz
“Bir yatırımın fiilen elde tutulma süresince getireceği faiz, bu yatırımın gerçekten sahip olduğu faiz getirisini temsil eder. Yatırımın elde tutulma süresi boyunca biriken faiz miktarını ifade eder ve bu süre zarfında elde edilen faiz getirisini yansıtarak yatırımın mali performansını değerlendirmeye olanak tanır.”
Akdi faiz
“Sözleşmenin her iki tarafları kararlaştırdığı faiz oranı, belirtilen bir sözleşme çerçevesinde borç verme veya kredi sağlama anlaşmasında kullanılan faiz oranını ifade eder. Taraflar arasında anlaşmaya dayanan bu oran, genellikle sözleşmenin şartları ve türüne bağlı olarak belirlenir ve özellikle finansal anlaşmalarda önemli bir unsurdur.”
Temerrüt faizi
“Bir hukuki ilişkide iki taraftan birisinin ödemesini geciktirmesi durumunda uygulanan, çoğunlukla akdi faizden daha yüksek oranda olan faiz, gecikme faizi olarak bilinir. Gecikme faizi, ödemenin belirlenen vade tarihinden sonra gerçekleşmesi durumunda, ödemenin gecikme süresine bağlı olarak uygulanır ve gecikme durumunun tazmin edilmesine yönelik bir mali yaptırım olarak kullanılır.”
Kanuni (yasal) faiz
“Bir hukuki ilişkide faiz oranının taraflar arasında belirlenmemesi durumunda uygulanan, genellikle kanunlar tarafından belirlenen faiz oranına yasal faiz denir. Yasa, genellikle bu tür durumlar için bir standart faiz oranı belirler ve bu oran, taraflar arasında önceden bir anlaşma olmadığında uygulanır. Yasa tarafından belirlenen bu faiz oranı, genellikle ekonomik koşullar ve hukuki normlara dayalı olarak belirlenir.”
Faizin hukuki niteliği
“Faiz, hukuki olarak asıl alacaktan bağımsız ancak ona bağlı bir yan edimdir. Faiz, asıl alacağın varlığına bağlı olduğundan, asıl alacak sona erdiğinde faiz borcu da sona erer. Faiz alacaklısı, bu alacağını anaparadan ayrı olarak talep edebilir. Sona ermiş bir alacağın faizini talep edebilmek için bu hakkı önceden saklı tutmak gerekir. Asıl alacak zamanaşımına uğradığında, faizi de zamanaşımına uğratır. Alacaklı, asıl alacağı devrettiğinde işlemiş ve işleyecek faizi de devretmiş olur. Ancak, aksi kararlaştırılmışsa, faiz alacağının anaparadan ayrı olarak devredilmesi de mümkündür. Asıl alacak ile faiz genellikle farklı zamanaşımı sürelerine tabidir, bu nedenle faiz alacakları asıl alacaktan önce zamanaşımına uğrayabilir. Asıl alacak yönünden zamanaşımı kesilmiş olsa bile, bu durum faiz alacağı için geçerli olmayabilir.”